(ANKARA) – CHP Genel Başkanı Özgür Özel, “İftarda diploma iptali, sahuru takiben Ekrem İmamoğlu‘na yüzlerce polisin gelmesi şokunu birkaç dakika içinde atlattık. Zira her türlü ihtimale hazırız. İstanbul’a gerçek yola çıktık. Biz şoku dakikalar içinde atlattık. Bizim davetimize İstanbul’un dört bir yanından başta gençler Tarihi Yarımada’nın her bir tarafından o denli bir geldiler ki… Muhalefet, toplumun tüm kısımları üzerindeki o baskıyı kırdı, attı zira bardağı taşıran son damlaydı. Erdoğan daha Saraçhane şokunu atlatamadı” dedi.
Cumhuriyet ve Nefes gazetelerine konuşan CHP Genel Başkanı Özgür Özel
“Amaç partiye kayyum atayıp partiye çökmekti”
CHP Lideri Özel, kurultay sonuçlarını şöyle kıymetlendirdi:
“Biz bu kurultayı CHP’ye kayyum atamaya niyetlenene ve buna cüret edebilen anlayışa meydan okumak için yaptık. Bu anlayış yüreği şuradan alıyordu: Bursa’da bir meczup, Bursa Vilayet Lideri’ne ‘şaibeli kurultay’ diye iftira attı. Bursa Vilayet Liderimiz şikayet etti. Erdoğan, bunu Ankara’ya çekti ve bunu fırsata çevirip bir yıl açık tutup ikide bir ‘şaibeli kurultay’ diyordu. Ben Erdoğan’ın ‘şaibeli kurultay’ lafına bilerek karşılık vermiyordum. Zira bir başkanın öbür bir partinin kurultayına laf etmesinin siyaseten bir karşılığı yok. Fakat burada bir tuzak vardı. Sonra bir mühlet sonra çok berbat niyetli şahıslar bu tuzağa düştüler. Şaibeli kurultay sıkıntısına yanıt vermeye, bu tezleri kale alınacak tezlermiş üzere yalanlamaya, birileri doğrulamaya geçti. Hem de meczupların tabirleri üzerinden. Emel bunu bir fırsata çevirip partiye kayyum atayıp partiye çökmekti. Aslında temel niyetleri hem ön seçim sürecini ve bu uğraş sürecini baltalamaktı. Burada da en güvendikleri şey CHP’de çoklu yapılar var, birbirlerine düşürmek.
“Listemizin tarihte görülmemiş halde hiç delinmeden geçirilmiş olması çok değerli bir mesaj”
Kurultay hem genel başkanlık oylamasıyla hem de Parti Meclisi (PM) listemizin tarihte görülmemiş formda, en azından 50 yıldır görülmemiş formda hiç delinmeden geçirilmiş olması partinin birlik ve bütünlüğü açısından çok değerli bir ileti. Bu açıdan son derece mutluyum. Bütün kurultay delegelerine müteşekkirim. Kamuoyuna ve bu kurultay sürecini çok yanlışsız halde yazabilen gazetecilere müteşekkirim. Bir tarafta bu kurultay sürecini enfekte etmek isteyen yandaş basın vardı. Özgür basın çok kıymetli bir misyon gördü.
“İç tartışmalarını bitirmeyen CHP’ye vatandaş güvenmez”
Anadolu’da şöyle derler: ‘Çalı jenerasyonuna mavzer süsü vermek.’ CHP’de yok 700 imza, yok 550 imza hazır. CHP her an bir kurultay baskısı altında. Ben daima söylüyordum; bunlar kasti, olmayan bir güç merkezini varmış üzere gösteren bir şey. Delegelerle ilgili hiçbir problemimiz yok. Bugün de bu süreçte bir sürü tartışma yaratıyorlardı. Görüldü ki CHP delegesi genel liderinin, idaresinin ardında dimdik duruyor. İç tartışmaları geride bıraktı. Bu mesajın parti dışına verilmesi kıymetli. Zira kendi iç tartışmalarını bitirmeyen CHP’ye vatandaş güvenmez ve operasyonlara açık hale gelir. Yani her an tartışılan bir CHP var. Buna karşı kayyum atamaya da cüret ederler. Ankette de seçmen kararsız kalabilir. Sanki CHP karışacak mı, gerçek iktidar alternatifi CHP mi? Artık bu tartışmaların hepsini pazar günü sandığa gömdü delegelerimiz. Anahtar listeye nazaran oyunu kullandı. ve büktü o listeyi yandaş basının ağzına tıktı.
“Dayanışma sandığı yaratıcı bir çaba biçimiydi”
Özel, Ekrem İmamoğlu‘nun hür bırakılması için başlatılan imza kampanyasına ait ise şunları söyledi:
“Üç günde bir sayı alıyoruz. Son sayı 7 milyon 200 bin. Erdoğan’ın temel beklentisi şu: Bizi kriminalize etmek, itibarsızlaşmak ya da bizi sinirlendirerek yanlışa itmeye çalışıyor. Biz ise ona karşı hem kendimizin hem gençlerin zekasıyla, varlıklarıyla ve yürekleriyle bir şey yapmaya çalışıyoruz. Yaratıcı prosedürler kullanıyoruz. Dayanışma sandığı yaratıcı bir gayret biçimiydi. Cumhurbaşkanımızı ön seçimle seçtirmek yaratıcı bir metottu. Şubat ayı boyunca üye kaydettik. Artık 1 milyon 900 bine çıktık. 2 milyonu zorluyoruz. Adayımızı içeri koyunca biz, ‘dayanışma sandığı’ dedik. 15 buçuk milyon kişi oy kullandı. Bu imza kampanyası da dünya siyasi tarihinin en büyük imza kampanyası. Bu elbette Ekrem İmamoğlu‘na özgürlük ve erken seçim talep eden bir kampanya. Lakin özünde dünya siyaset tarihinin en büyük güvensizlik oyu olacak.”
“Bu imzaları alıp da Erdoğan’a teslim etmeyiz”
Özel, imza kampanyasının müddeti için ise şöyle konuştu:
“Rakam olarak amaç var: Seçmenin yarısından bir fazlası. Bu Erdoğan’ın meşruiyetini büsbütün tartışmaya açacak. Büyük bir davet merkezi kuruyoruz. Örgütümüze özel vazifeler tanımlıyoruz. Artık bu imzayı atmak isteyenler açısından epey yaratıcı ve kolaylaştırıcı işler yapacağız. Bir yandan beşerler bu imzaların hükümet eline geçmesiyle bu imzaların güvenliği konusunda dertliler. Biz bu mevzuda bunları sarayın önüne atacak ya da AKP’den birine teslim edecek değiliz. Fakat imzaların gerçekliği noktasında da bir tarafsız kontrol sağlayacağız. Bunu kamuoyuna açıklayacağız. Kimse korkmasın noter tespiti olabilir, tarafsız kuruluşlar olabilir. Türkiye’deki STK’leri davet ettiğimiz müşahede ve sayım hali olabilir. Kimse şundan kaygı etmesin: Bu imzaları alıp da Erdoğan’a teslim etmeyiz. Lakin gerçek olduğunu bağımsız sağlam kuruluşlara denetlettiririz. ‘Bu imzayı atarım, yarın benim çocuğum memuriyete girecek, imtihana girecek, benim çocuğum polis, başına bir şey gelmesin’ dertlerini bertaraf edeceğiz.”
“ B iz şoku dakikalar içinde atlattık. Erdoğan daha Saraçhane şokunu atlatamadı”
Özel, ” İmamoğlu‘na yapılan peş peşe operasyonları ve halkın reaksiyonunu nasıl değerlendiriyorsunuz” sorusuna şu karşılığı verdi:
“İki başka evrak var, soruşturma başka farklı yürüyor. Şahitler, kanıtların başka olması lazım. İki evrak tam tıpkı saniyede tekamül ediyor ve süreç başlıyor. Bir gece evvel de diploma iptal edildi. Bunun yargı eliyle siyasi operasyon olduğu çok açık. Bütün hesap dünyaya itibarsızlaştırmak için. Avrupalılar birinci üç gün bocaladılar. Zira en temel bedelleri şeffaflık ve yolsuzlukla çaba. Biz iftarda diploma iptali, sahuru takiben Ekrem İmamoğlu‘na yüzlerce polisin gelmesi şokunu birkaç dakika içinde atlattık. Zira her türlü ihtimale hazırız. İstanbul’a yanlışsız yola çıktık. Daha evvel de ‘Bir darbe teşebbüsü işliyor’ demiştik. Aslında bir sonraki cumhurbaşkanına darbe yapıyor. Kendini rakipsizleştiriyor. Rakibini bertaraf ediyor. ‘Sembol yer Saraçhane’ dedik, gittik. Biz şoku dakikalar içinde atlattık. Beş gün sokağa çıkma yasağı, toplanmak, şov yapmak yasak. Tarihi Yarımada çok sıkıntı bölge. Galata Köprülerini kaldırdılar, metroları tramvayları durdurdular. Tarihi Yarımada’yı resmen ablukaya aldılar. Lakin bizim davetimize İstanbul’un dört bir yanından başta gençler Tarihi Yarımada’nın her bir tarafından o denli bir geldiler ki… Drone imajlarıyla hepsi ortada. Biz o sabah şok olduk, bu kadar olmaz diye 15 dakika içinde MYK’yi topladık, yola çıktık. Muhalefet, toplumun tüm kısımları üzerindeki o baskıyı kırdı, attı zira bardağı taşıran son damlaydı. Erdoğan daha Saraçhane şokunu atlatamadı. Devamında Maltepe yeterli bir karşılık oldu. Devamında Samsun’a gidiyoruz, bugün Şişli’deyiz ve durmayacağız.”
“ Veremeyeceği çok hesabı var anlaşılan”
CHP Lideri Özel, “Saray korkuyor mu” sorusuna karşılık ise şöyle konuştu:
“Seçim kaybetmekten korkuyor. Erdoğan bir sefer kaybetti, biz 47 yıl sabrettik, o 47 gün sabredemedi, saldırmaya başladı. O yüzden kaybetmekten çok korkuyor. Zira demokratik bir tertipte, adil bir yargıda ve yargı bağımsızlığının olduğu yerde veremeyeceği çok hesabı var anlaşılan.”
“ Cunta kelamını geri alırım ancak Erdoğan darbe teşebbüsü olduğunu kabul edecek”
Özel, yaşananları ‘cunta’ olarak nitelemesinin sebebini şöyle anlattı:
“Bir darbe, askeri yahut sivil olsa o darbe halkın iradesine karşı yapılır, onu yöneten yapıya ‘cunta’ denir. Mahallî seçim sonucunda Ekrem İmamoğlu belediye başkanı. Bu yerel seçimi ortadan kaldırmaya yönelik kayyum atama niyeti çok muhakkak. O meydanlar olmasaydı kayyum atayacaktı. Seçilmişi antidemokratik yollarla uzaklaştırmaya çalışıyor. İkincisi gelecek seçimde kendisiyle yarışacak bir adayı diplomasını iptal ettirerek, beş-altı davayla aday olamaz hale getirmek istiyor. Yani kendi rakibine darbe yapıyor. Bir sonraki cumhurbaşkanına, bizim cumhurbaşkanı adayımıza darbe yapıyor ve şu anda o cuntanın başında. Ben mesela Erdoğan’dan (o sözü) geri alabilirim. Kaidesi şudur: Der ki ‘Bu yaşananlarla benim bir ilgim yok. Ancak bu bir darbe teşebbüsüdür. Zira bu yalancı şahitler, bilinmeyen şahitlerin palavra tabirleriyle ispatlanamayan ispatlarla birlikte benim bu darbede bir şeyim yok. Birileri darbe yapmaya çalışmış.’ Şayet Akın Gürlek’e ‘darbeci’ diyorsa; ‘Ben darbenin gerisinde değil, karşısındayım’ diyorsa, ben Erdoğan’ı demokrasiden yana koyduğu tutumla tebrik de ederim. Ancak bu operasyonla ilgili yaptığı her yorumda tıpkı Ergenekon, Balyoz’da yaptığı üzere, ‘Bunun savcısı benim’ diyor, savcıyı sahipleniyor. Savcıyı oraya atayan da o.”
“Erdoğan’ın cuntacı olduğunu mahkemede ispatlayacağım”
Özel, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kendisine açtığı tazminat davasına ait ise şöyle konuştu:
“Ben Hulusi Akar’a, ‘Sen silah arkadaşlarının bedduasını almış adamsın’ dediğimde o davayı da kazanmıştım. Zira 224 tane silah arkadaşı, ‘Özgür Özel haklı’ diye tanıklık için müracaatta bulunmuştu. Bu dava bizi yıldırmak için yapılan bir şey. Biz yılmayız. Hakaret yok, iftira yok. Yapılan durumu siyaseten anlatan, hukuken de tanım eden bir noktadayız. Ben Akar’ın silah arkadaşlarının beddualarını alan birisi olduğunu mahkemede ispatladığım üzere, Erdoğan’ın cuntacı olduğunu mahkemede ispatlayacağım. Tahminen birinci kademe mahkemesi tesirleri altında olabilir fakat en sonuna kadar gidip, bu davayı kazanıp onun cuntacı olduğunu karara bağlatabilirim.”
“Çok partili rejimi kaldırmaya çalışıyor”
Özel, “Bütün muhalefet bir ortaya geldi. Bir manada müdafai hukuk oluştu mu” sorusuna şu cevabı verdi:
“ Artık birisi sandığı kaldırmaya, çok partili rejimi kaldırmaya çalışıyor. O vakit olağanda rekabet içinde olacağımız, bu partilerle sandığı ve çok partili rejimi savunmak için bir ortaya gelebiliriz. Türkiye’deki en rahatsız olunan şey adalet sistemi, yüzde 82’ye çıktı, biliyorsunuz. Hani birleşilebilecek en ortak yer sandığı savunmaksa o da hukuku savunmakla olur. Müdafai Hukuk hareketi yüz yıl evvel başarılı olduğu üzere, bence yeniden başarılı olacak. Gelecek seçimler, ‘Otokrasi mi demokrasi mi’ diye bir referanduma dönecek. Demokrasiyi savunanlarla tıpkı safta olacağız. Otokrasiyi savunanlar aşikâr, zati karşılarındayız. Fakat bu AKP ve MHP seçmenini otokratların, cuntanın tarafında bırakacağız demek değil. Onları da demokrasiyi savunma tabanına davet ediyoruz. Zira AKP seçmeni, AKP’ye oy verdiği ondan mutlu olduğu devirlerde bunları sandık sayesinde yaptı. Sandığı elinden alırsak bunun da bir değeri kalmaz. O yüzden davetimiz demokrasiye inan herkese ve buluşabileceğimiz en ortak yer, sandığı savunmak. Bugün sandığı savunma karşısında hukuk alet ediliyor. Münasebetiyle hukuku savunmak tabi.
“FETÖvari prosedürlerle her şey yapabilirlerdi o evde”
Özel, İmamoğlu‘nun babası ve eşinin konutlarına yapılan baskına ait şunları söyledi:
“FETÖvari tekniklerle her şey yapabilirlerdi o meskende. Meskenden 690 dolar, 10 euro, ruhsatlı silaha ilişkin birkaç mermi bulunmuş. Dün şöyle bir söylenti yayılmıştı: ‘Dilek İmamoğlu ve Hasan İmamoğlu tutuklanabilir zira o meskenlerde zımnî kasalar, büyük paralar, mühimmat bulunacak.’ Çıka çıka bu çıktı.”
“İkisine de sürpriz yaptım”
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, 21’inci Fevkalâde Kurultay’da PM listesine seçilen Berkay Gezgin’in sorulması üzerine şu karşılığı verdi:
“Berkay’ın o kelamı söylediği gün, ben de Ekrem Bey’in otobüsündeydim. Berkay ile Ekrem Başkan’ın ortalarındaki hukuka tanıklığım var. İkisine de sürpriz yaptım. Haberleri yoktu. Berkay’ı cezaevinde ziyaret ettiğimde, ‘Gençlerin bize bakışı nasıl’ dedim. Dedi ki ‘Özgür Abi, sen bize sahip çıkıyorsun ya Maltepe’de bizden bahsedince koğuşta 46 bireyiz. Dört-beş sefer ayağa kalkıp alkışladık.’ O görüşmede, ‘PM’ye düşünebiliriz’ dedim. Siyasi yasak sorununa gelince: Berkay bir slogan buldu. İptal seçimine de Saraçhane’nin de son kazanılan seçimine de ilham kaynağı oldu. Mahkemede rastgele bir ceza almayacağını düşünüyorum lakin Ekrem Lider kadar Berkay’dan da korktukları anlaşılıyor.”
“ K ayyum kararı nın CHP’ye cuma akşamı 16: 59’da bildirim edilmesi kararlaştırılmış”
Özel, CHP’ye kayyum atanma ihtimaline ait sorulan soruya da şu karşılığı verdi:
“Biz o kara haftada üç kayyum bekliyorduk. Biri CHP’nin içini karıştırmak. Sayın Genel Başkanla (Kemal Kılıçdaroğlu) alakamız üzerinden bizi birbirimize düşürmeye çalıştı. Beni istemediğim bir alana çekmeye çalıştı. Bu oyuna gelmedik. Sonra ‘şaibeli kurultay’ telaffuzlarıyla CHP’yi bu tartışmaya çekmeye çalıştı. Erdoğan’ın oyununa gelmiyorduk. O denli bir noktaya geldik ki bir delil bulamıyorlar. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın titiz çalışmasını da değerli buluyorum. Bu sefer Erdoğan baktı ki hukuken sonuç alamayacak, tıpkı MHP sıkıntısında olduğu üzere, bir ilçe asliye hukuk mahkemesinden kayyum kararı alınıp talimatın da CHP’ye cuma akşamı 16: 59’da bildirim edilmesi kararlaştırılmış. Birtakım vilayetlerin valileri, vilayet liderlerimize, ‘Pazar günü size o seçimi yaptırmayacağız’ demişler. Biz de fevkalâde kurultay başvurusunu zımnî yapıp ret karşılığı almayacağımız bir salon ayarladık. Tebligat için partinin karşısındaki kafelere kadar gelmişler.”
“Türkiye Cumhurbaşkanı bu hallere düştü diye ben utanıyorum”
Yandaş medyanın ve iktidarın Trump’ın Erdoğan ile ilgili kelamlarından şad olduğuna da dikkati çeken Özel, şunları söyledi:
“Büyük bir akıl tutulması var. Trump, Erdoğan’ı övmemiş; hem dalga geçmiş hem tehdit etmiş. Bir kez Rahip Brunson’u anımsatıyor. ‘Aptal olma’ dediği mektup orada duruyor. Gazze sorununda de bölgeyi ele geçirmek, BM kararını tanımamak, güç kaynaklarını elinde tutmak planları var. Erdoğan bütün bunlara tek söz etmiyor. Bilakis ‘Trump bizi övdü’ diye bayram ediyorlar. Utanç verici bir durum. Onlar seviniyor, Türkiye Cumhurbaşkanı bu hallere düştü diye, ben utanıyorum.”
“Fidan sekreterliğe devam etsin, biz bu ülkeye Dışişleri Bakanı kazandırmak için çalışıyoruz”
CHP Önderi Özel, kendisine “Artık haddini bil” diyen Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın sorulması üzerine de şunları söyledi:
“Bana bu rejimin çizdiği sonu bilmiyorum fakat son sandıkta milletin çizdiği hudut Türkiye’nin birinci partisinin lideri olduğumdur. AK Parti’nin içi de başı da karışık. Türkiye karışık, dış ilgiler karışık lakin CHP’de tam bir bütünlük beraberlik hakim. Delegenin verdiği yetki: Çabaya devam. Milletin verdiği yetki: Birinci partisin, iktidara yanlışsız yürü. Adayımızı çıkarmışız, sandığı istiyoruz ve yürüyoruz. Bir kez ben bu yetkileri daima seçilerek alıyorum. Hakan Fidan bir kez dışişleri sekreteri. Başkanlık rejimlerinde bakan demezler. Hakan Fidan da haddini bilsin. Bana cevap yazan, laf söyleyen Erdoğan’ın tüm sekreterleri atanmışlardır. Hakan Fidan sekreterliğe devam etsin, biz bu ülkeye Dışişleri Bakanı kazandırmak için çalışıyoruz.”
“Ekrem Bey özgürlüğünü kaybeder ancak siyaseten hiçbir şey kaybetmez”
Özel, “Ekrem İmamoğlu’na tahliye bekliyor musunuz” sorusunu da şöyle yanıtladı:
“İtiraz dilekçesi süreçte. Bunun siyasi bir karar olduğu açık. Türel olsa tutuklama olmazdı. Şayet Erdoğan da geleceğe dönük stratejik akıldan bir damla kaldıysa bu tutuklama probleminden vazgeçerler. Bu iş Ekrem İmamoğlu’nu, CHP’yi büyüten, bütün muhalefeti birbirine kenetleyen ve otokrasiyle demokrasi ortasında bir rekabete dönüştüren, ahlaki ve ruhsal üstünlükle ve çoğunluk gücünün muhalefette olduğu ortaya çıktı. Bunu görüyorsa o gün verdiği talimattan vazgeçer ve Ekrem Bey özgür kalır. Tıpkı gözü dönmüşlükle devam ederlerse Ekrem Bey özgürlüğünü kaybeder lakin siyaseten hiçbir şey kaybetmez.”